Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aynılaştırdıklarımızdanmısınız???

Hayatta hiçbir şey aynı kalmazken bizdeki bu aynı kalma aynılaştırma çabası niyedir acaba?  Öğrencileri  aynılaştırmak isteriz, öğretmenler aynı olsun isteriz... Bu dediğim herkes ve her şey için geçerli. Niyesine gelince  değişmeye  çalışırken bile aynılaşıyoruz da ondan. Mesela artık öğrenci merkezli eğitim hakim. Kimi uyguluyor, kimi uyguluyorum diyor, kimisi bihaber. Uygulayanlara bakınca da hepsi bir örnek uyguluyor. Örneğin, hocasından öğrenmiş sınıfa ilk girdiğinde sınıf kuralları oluşturması gerektiğini, nedenini sormaz, sebebini belki bilmez ama demokratik bir ortam oluşturuyor, birlikte kural koyuyoruz der. Bakarsanız her sınıfa da benzer kurallar koymuştur ve konulmasını da asılında kendisi sağlamıştır. Bunları yapmayı içselleştirmişler mi yoksa herkes aynı şeyleri öğrenip aynı şekillerde mi uygular olmuş? Yani kimse neden özgün olmak yoluna gitmiyor? Bizler ya öğrendiğimizi uygulamada sorun yaşıyoruz yada öğrendiğimizi aynen uygular oluyoruz. İkisi de kolaya kaçmak değil mi

OKUL + AİLE + ÇOCUK = EĞİTİM

Aile, öğrencinin kişilik ve belleğinin ilk yoğrulmaya başlandığı yerdir. Aile tipleri öğrencilerin kişiliklerinin temellerinin atılmasına kaynak olmaktadır. İçe dönük, dışa dönük, yarı içe dönük, yarı dışa dönük şekillerde.. Öğrencinin bellek tipi de önce aile içinde biçimlenmeye başlar, okuldaki eğitimle güçlenip zenginleşir. Öğrenci, öğretmen ve aile üçlüsünün koordineli çalışması, başarıyı yükseltirken, birinin görevini ihmal etmesi eğitim ve öğretimde verimi düşürür. Ailenin önemli işlevlerinden biri de çocuğunu eğitme işlevidir. Her aile bu işlevini karşılamak zorundadır. Çocuğun ailede öğrendikleriyle okulda öğrendikleri birbirini destekleyici nitelikte olmalıdır. Böyle bir paralellik sonucunda öğrencinin okulda öğrendikleri pekişebilir. Aksi durumda öğrenilenler körelebilir. TEGV’de bir etkinlik sırasında aşırı davranışlarda bulunan, bulunmak isteyen bir öğrenci vardı. Zaman zaman ona ulaşabilmek gerçekten imkansız oluyordu. Yine diğer öğrencileri etkileyecek bir davranı

Sınav geliyorum demez gelir:)

1 milyon 851 bin aday.. Hepsinde ayrı bir heyecan ayrı bir istek. Kimi öylesine giriyorum yeaaa diyecek, kimi Türkiye derecesi yapacak, kimi heyecandan bayılacak, kimi kaydırma yapmışım diyecek:)) Böyle bir eğitim sistemi işte. Hayatın 160 dakikaya bağlı falan gibi sözler de arttırır da arttırır stresi.Hepimiz geçtik bu yollardan kimimiz tek sınava girdi, kimiz iki kademeli, kimimiz puanını bilmeden yaptı tercini, kimiz barajı geçti kimimiz onu bile geçemedi. Ne olursa olsun zordur üniversite sınavına girmek. Ailen başka beklentiye girer sen başka beklentidesindir. Ailen onca para dökmüştür dershaneye özel derse sense belkide bütün sene o cafe senin bu cafe benim gezmişsindir kim bilir? Hep konuşulur sınav kaldırılsın, insanların hayatı üç saate bağlanmasın yada sınav olsun yılda iki defa olsun yada sadece okula gidilsin dershaneler kaldırılsın, okullar özelleştirilsin gibi binlercesini duyduk şimdiye kadar sınav hakkında. Ama hep sonuçla ilgilendik galiba, kimse eğitim siste

Beklentiler, beklenilen için uygun mu?

Öğretimi kolaylaştırmak için çok basit bazı yöntemler var aslında. Bunların en başında, çocuğun yeterliliğini bilmek geliyor. Bizler bir çocuğun yapabileceğinden çok daha fazlasını vermeye veya istemeye çalıştığımızda sorunlar, engeller tamda bu noktada başlıyor. Her yaş döneminin belirli başlı gelişim ödevleri vardır. Yani 7- 11 yaş aralığında beklenilen okuma yazma gibi becerileri, beş yaşındaki çocuğun yapması için bir beklentiye girmemeliyiz. Hürriyette geçen hafta bir yazı vardı. Eğitim-Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, “Şimdi mevsimin bahara dönmesi ve havaların ısınması ile birlikte oyun çağında olan bu çocukları sınıflarda tutmak kolay olmayacak. İlgilerini 1’inci sınıf müfredatında belirlenen hedeflere odaklamak daha da zorlaşacak. Ayakları sırada yere değmeyen çocukları günlerce sınıfta tutmaya ve sırada oturtmaya çalıştığı, günlük zamanlarının büyük bir bölümü bu çocukları oyalamakla geçen öğretmenlerin sınıf içi etkinlikler noktasında işlerinin güçleşeceği, iş yükleri

Biraz istek, biraz inanç, biraz özveri...

Geçenlerde bir eğitim videosu izledim. Yurt dışında bir eğitimcinin derse başlamadan önce ısınma hareketlerini yaptırarak, öğrencilerin derse hazırlığını kolaylaştırdığından bahsediyordu. Eğitimci kişi bacaklarını omuz hizasında açtı ve başladı kollarını serbest bırakıp, sağa ve sola dönmeye. Bunun arkasını tabi diğer ısınma hareketleri de izledi. İlk izlediğimde itiraf edeceğim biraz güldüm:) Sonra düşündüm bizlere değişik ve gülünç gelmesinin sebebi neydi acaba bunların? Cevabı bulmam tabi ki de bir kaç saniyeyi geçmedi.Bizler eğitimimiz boyunca hiçbir derse başlamadan önce bir daire oluşturup ısınma hareketleri yapmadık. Sorsak bütün öğretmenler bilir aslında çocuklar kinestetiktir. Hareketlidir  Enerjisi yoğundur vs. Peki hangi öğretmenimiz dikkat dağıldığında yada derse başlamadan önce ısınma hareketleri veya ısınma oyunlarıyla öğrencilerin rahatlamasını sağladı? Yüzdelik dilime vurduğumuzda eminim sonuç içler acısıdır. Bir öğretmenimiz eğitim bilimlerine giriş dersinde

Hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun????

Bu cümle kadar acı bir başka cümle olamaz herhalde. Doktor ol, mühendis ol veya avukat ol. İlk akla gelen güzide mesleklerimizdir bunlar.Peki neden öğretmen olmaya hep son çare olarak bakıyoruz? Bunun birden fazla sebebi var. Kimine göre maaşı düşük olması, kimine göre çocuklarla uğraşmanın zor olması kimine göre öğretirken hep öğrenci kalmak zorunda olmak, kimine göreyse ömür boyu her derse girmeden önce ders çalışmak sıkıntılı bir durum gibi daha nicesi sayılabilir.  Peki kolay meslek olarak görmemizde ki sebepler neler? Sizce çoğu kişi bu mesleği neden seçiyordur? Bu sebeplerde şu şekilde sıralanıyor. Hafta sonu tatil, yazın üç ay tatil, dersini anlat geç, sınıfa girince karışanın görüşenin yok,işe gidiş geliş saatlerin belli öğretmenlik rahatlıktır, tam bir bayan mesleğidir. İçinizden aynen öyle dediğinizi duyar gibiyim:)  Tüm bunlar mı bu mesleği değersiz kılan? Yoksa bizlerin zihniyetimi bu mesleği bu hale getiren? Bir şeyi çok iyi bilmek demek o şeyi çok iyi öğ