Aile, öğrencinin kişilik ve belleğinin ilk yoğrulmaya
başlandığı yerdir. Aile tipleri öğrencilerin kişiliklerinin temellerinin
atılmasına kaynak olmaktadır. İçe dönük, dışa dönük, yarı içe dönük, yarı dışa
dönük şekillerde.. Öğrencinin bellek tipi de önce aile içinde biçimlenmeye
başlar, okuldaki eğitimle güçlenip zenginleşir. Öğrenci, öğretmen ve aile
üçlüsünün koordineli çalışması, başarıyı yükseltirken, birinin görevini ihmal
etmesi eğitim ve öğretimde verimi düşürür. Ailenin önemli işlevlerinden biri de
çocuğunu eğitme işlevidir. Her aile bu işlevini karşılamak zorundadır. Çocuğun
ailede öğrendikleriyle okulda öğrendikleri birbirini destekleyici nitelikte
olmalıdır. Böyle bir paralellik sonucunda öğrencinin okulda öğrendikleri
pekişebilir. Aksi durumda öğrenilenler körelebilir.
TEGV’de bir etkinlik sırasında aşırı davranışlarda bulunan,
bulunmak isteyen bir öğrenci vardı. Zaman zaman ona ulaşabilmek gerçekten
imkansız oluyordu. Yine diğer öğrencileri etkileyecek bir davranışta bulunduğu
sırada, istenmeyen bir davranışla karşılaştığımızda ilk yapmamız gereken şey
olarak öğrendiğimiz, göz teması kurma,gözle uyarma yöntemini kullandım. Öğrenci
bana ne bakıyorsun beee diye seslendi:) Dolayısıyla okulda, eğitim bilimleri derslerinde öğrendiğimiz teorik bilgiler her
zaman sınıftaki öğrenci profiline uygun olmayabilir. En önemli şeylerden
birinin iyi bir gözlem olduğunu daha önceki yazılarımda da belirtmiştim.
Öğretmenler mutlaka sınıfını iyi gözlemlemeli ve eğer aşırı hareketleri olan bir
veya birden fazla çocuk varsa görmemezlikten asla gelinmemeli. Aile ile
koordineli bir eğitim her zaman olumlu sonuç verecektir. Ne yazık ki bunun üstüne
basa basa yazmak zorunda kalıyorum çünkü çok iyi biliyorum, aile içinde
problemleri olan çocukların, öğretmenler bu çocuklarla uğraşmadıkları için çok
daha kötü sonuçlara vardığını veya sınıfta 30 kişi var 1 çocuk problemli ise o
çocukta problemli olsun diye üzerinde durmadıklarını... Bir öğretmen mutlaka
sınıfındaki her çocuğa, tek öğrencisi gibi yaklaşmalı ve öyle ilgilenmeli
sorunlara çözümler aramalıdır. Tabi eğitimin en temel kısmından yani aileden
kaynaklanabilecek olan sorunların neler olabileceği hakkında biraz bilgi sahibi
olmamız gerek.
Otoriter bir ailede yetişen bir çocuk genelde her kurala
uymak zorundadır. Uymuyorsa büyük ihtimal ceza yöntemine gidiliyordur ve
çocuğun hata yapmasına imkan tanımıyordur. Böyle bir durumda çocuk sınıfta
pasif, silik, çekingen, kolay ağlayan, arkadaşları ile uyumsuz ve kavgacı
olabilir. Koruyucu bir ailede yetişen çocuklarda ise hata yapmalarına yine
imkan verilmediğinden aşırı duygusal hareketler ve aileye aşırı bağlılık
gözlemlenebilir. İlgisiz ailede yetişen çocuklarda genelde ailenin ilgisini
çekmek için alışılmadık tavırlar sergileyebilirler. Zararlı alışkanlıklar
edinmeye meyilli olabilirler. Tutarsız ailede yetişen çocuk ise inatçılık
olabileceği gibi, içe kapanık da olabilir. Dikkat eksikliği yalan söyleme gibi
hastalıklar da ortaya çıkabilir.
Yani çocuğun kişiliği, büyük ölçüde aile içindeki ilişki ve
etkileşimlerle, ilk yıllarda biçimlenir. Yaşamına damgasını vuracak tutum ve
tavırları bu yıllarda kazanır. Okul tabi ki çok büyük bir etmendir başarıda
ancak bu başarı, aile ve okulla birleşince maksimum seviyeye ulaşır. Öğretmenler
de böylece sorunların nedenlerini bilerek daha verimli bir öğretim
gerçekleştirmiş ve her öğrenciye ulaşmış olurlar. Çünkü eğitimi yaparken aileyi
dışarıda bırakmak, gözardı etmek asla izlenmemesi gereken bir yoldur.
Yorumlar
Yorum Gönder