Nereden başlıyayım da şu günümüzün sorunu “eğitim” konusuna
el atayım deyince bir sürü şey geliyor aklıma. Hepsini yazıcam tabi tek tek, kendimce
eleştirimi yapıcam, değerlendirmelerde bulunucam, ama ilk yazımda önce
kendimden bahsetsem, eğitimimle ilgili bir şeyler paylaşsam sanırım daha
yararlı olucak.
Öyle bir ilköğretim okulunda okudum ki, ben deyim beş ,siz
diyin altı tane sınıf öğretmeni değiştirmiştik beş yılda. Birde üzerinize
afiyet 27 aralık doğumluyum. Yaşıtlarımdan genelde ay olarak ,bazılarından yıl
olarak küçüğüm. Beş ,altı ayın çocuğun gelişim dönemlerinde oldukça büyük önemi
varken, bunu da özellikle başka bir yazıda detaylı anlatıcam yeni sistemin
okula başlama yaşından bahsedicem ama daha sonra...neyse dolayısıyla
sınıftakilerden derslerde daha geriydim. Ailenin bilinçsizliği de var elbet ama
okula gelince hesap makinesi bile zaman zaman serbestti! Çarpım tablosunu yazın
ağlaya ağlaya yada şunu ezberle sana bunu alıcam şeklinde zar zor ezberlediğimi
çok net hatırlıyorum. Ders çalışmazdım matematiğim üçten yukarı olmadı hiç.
Tabi bu duruma üzülen ailem sürekli bana hoca tuttular. İlk gelecek hoca
ilkokulda o zamanki sınıf öğretmenimizdi. Grupla eğitim veriyormuş ama beni
diğerlerinden geri olduğum için gruba almadı. Sonradan özel ders verdiklerine
yazılı sorularını verdiğini öğrendik ama neyse zaten iyi bir eğitimci,
öğretici,geliştirici nasıl olmalı bunlara başka yazılarımda bol bol değinicem
kendimce...
Ortaokulda eve gelen öğretmenin adını öldürseler unutmam
herhalde. Buraya da yazıcam zaten affola. Gülden öğretmen bir sürü sayfalarca
ödev verirdi bana her hafta. Tabi ben hiçbirisini yapamazdım (kapasite ve
bireysel eğitim anlayışından bi haberdi herhalde) kadında benimle uğraşacak
sabır da yoktu zaten. En son ben bununla uğraşamam dedi bıraktı beni. Ablam o
sırada her dersi beş sınıf birincisi şeklinde ama nedenini hatırlamıyorum
Gülden öğretmenden bir kaç zaman o da ders almıştı. Kadın tabi nasıl mutlu
nasıl mutlu ödevler yapılıyor çocuk çalışkan hemde zeki daha ne istesin! Bana
sonra Sema diye bir öğretmen daha gelmişti uzunca bir süre uğraştı benimle sağ
olsun ama nafile her hocanın dediği aynıydı “temeli zayıf”. OKS yi de kazanamadım
tabi. Babamla ablamın konuşmasını dün gibi hatırlıyorum. Salonda oturuyorduk o
zaman tercihler sınavdan önce yapılırdı ne mantıksa. Babam Özge ders çalışamaz
sıkıntıya gelemez meslek lisesine gitsin Öss ye hazırlanamaz 2 yıllık sınavsız
geçiş yapar sonra da çalışır dedi. En çok para kazandıran bölümler bilgisayar
ve elektronikti tercihleri hep bu şekilde yaptılar. Neyse ben tabi son
tercihime büyük ihtimalle de son kişi olarak bilgisayar bölümüne girdim. Hep
meslek derslerimiz var tabi matematik falan yok baya da rahatım. Yazılım
derslerim de baya baya iyiydi. Esma hocam sağ olsun onu da belki bir yazıda
detaylı anlatırım. Nitekim babamın dediği gibi oldu. Ben İstanbul Üniversitesi
2 yıllık Bilgisayar Teknolojisi Ve Programlama bölümüne girdim sınavsız
geçişle. İşte ne olduysa orada ve staj yaptığım yerlerde oldu. Lisede o süper
olan yazılım dersleri baş belam oldu. İnanılmaz düşük ortalamayla tek ders
sınavına girerek zar zor mezun oldum. Aklımdaki tek şey benden bilgisayarcılık
adına hiçbir şey olmayacağıydı.
Öğretmen olmam lazım benim acayip istiyorum öğretmen olmayı.
Bir şey öğreteyimde ne öğrettiğimin önemi yok diye düşünmeye başladım. Ve artık
yolumu çizdim beş altı yıl kadar geç kalmıştım ama olsun. Ne yapabilirim
öğretmenlik okumak için diye araştırdım. DGS ye girecektim. Sınav matematik ve
türkçeden oluşuyor. Yanlış olmasın hala bende matematiğin m sinden eser yoktu.
Neyse gittik Tasarı dershanesine yazıldım. Alt yapım yok ama bu sefer başka bir
şey var çok büyük bir hırs ve istek. Yeterliydi zaten. Başladım kursa evden
nadir çıktım diyebilirim. Ev, kurs ve özel ders şeklinde geçti bir senem. Artık
dershane denemelerinde ilk sayfalarda olacak kadar alt yapım vardı. Sınava
girdim 80 soruda 75 net yaptım türkeçeden de yanlış olmasın 63 gibi bir netim
vardı ama hiçbir yeri kazanamadım şoktayım ben tabi. Neden kazanamadım çünkü
önemli olan 2 yıllıktaki ortalamaymış benim o kadar düşüktü ki kaldım ortada.
Evde çıkan kavga gürültüde cabası. Bir kez daha senden bir şey olmaz,
başladığın işi tamamlayamıyorsun lafları vurmuştu beni. Bu sefer başka birşey
yapmam lazım dedim DGS ye tekrar girsem okul puanım aynı sonuçta 80 de 80 net
yapsam ne olur? Dedim ben YGS ye hazırlanıcam. Matematiği hallettim
fizik,kimya, biyoloji, coğrafya, tarihide çalışırım bir senede. Öyle bir kaosun
içindeyim yani. Saydığım dersleri de lisede hiç görmemişim bi haberim yani hepsinden.
Nasıl bir öz güvense :) Ama hırslıyım
başkada şansım yok kazanıcam öğretmenliği. Annemden DGS yi kazanamadığım için
destek yoktu tabi. Bir gün dışarıdan eve geldim. Hiç unutmam yatağımın üstü
mavi güvender kitaplarıyla doluydu. Ablam inanmış bana, matematik ve türkçe
kitaplarını biliyorum diye konu anlatımlı almamış onları zaten biliyorsun hadi
başla çalışmaya, yarında git YGS eğitimi veren dershane bul demişti. Neye
uğradığımı şaşırmıştım. Yazarken bile gözüm doldu şuan. Sonra o çok sevdiğim
bana matematik öğreten dershaneye de gitmek istiyordum. 1 ayda 1 kitap
bitirdim. Tatil falan yok bu arada sınavdan çıktım, kazanamadım derken kendimi
masada test çözerken buldum. Tasarının burs sınavına girdim Türkiye de ilk 10 a
girince çok iyi bir indirim yapmışlardı sağ olsunlar. Böylece ben hafta içi
Birey dershanesine hafta sonu Tasarıya gittim geldim bir yılım da öyle gitti.
Geldi Ygs zamanı midenizi kaldırmamak için detaya girmeden anlatıcam :) sınavdan
bir gün öncesinin sabahı uyandım. Sersem gibiyim kahvaltı yaptım. Hafif şeyler
yedim güya bağırsaklar için, patates haşlama, yağsız makarna falan. Akşama
doğru yüzüm bembeyaz oldu, elim kolum kalkmamaya başımı koltuktan kaldıramamaya
başladım erken yatıyım bari dedim. Uyumak ne mümkün tabi bütün gece sıcak su
torbasıyla dön sağa dön sola. Saat dün gibi gözümün önünde 6’ydı. Yataktan
kendimi tuvalete zor attım ama hayal bile edemezsiniz o manzarayı. Bütün gece uyumamıştım
6dan sonra bir saat uyumuşum. Kalktım suratım bembeyaz yola çıktık ama hiç iyi
değilim. Sağ olsun teyzem, annem ablam beni sınava götürdü. Neyse hadi dedim
ben giriyorum gittim oturdum sıraya ruh gibiyim yanlış sınıfa girmişim bide. O
kadar kurulduğum sıradan kalktım doğru sınıfa gittim. Sınav başladı 1. Soru yok
2. Soru yok tamam dedim bu sınavda gitti olmadı. Yaptığımı yaptım ne
yaptığımdan haberim bile yok uçmuşum sınavda. Ben sınava girince kıyamam
ablamda başlamış ağlamaya zor susturmuşlar. Bir şey yapamıycam diye düşündü
herhalde o kadar kötü girdim ki sınava normal yani. 2 yıllık emek vardı
sonuçta. Çıktım sınavdan dedim olmadı. Neyse daha hazırlanmıycaktım zaten son
sınavdı benim için. Sonuçlar açıklandı 724 yazıyor bildiğin 724. Olmuşum ben
şoktayım. YGS1 ek puanlı 724.yüm. ek puan dediğime bakmayın lisede çok başarılı
olmadığım için çok bir şey geldiği de yoktu. Yaptım tercihlerimi Boğaziçini
bekliyorum en olmadı Yıldızdayım yani aşağısı olamaz. O yılda bendeki de şans
ya güzel ülkemin güzel sınav sistemi değiştirildi. Sıralamalar silindi tahmini
tercihler yaptık. Bende İstanbul Aydın Üniversitesi Bilgisayar Ve Öğretim
Teknolojileri Öğretmenliğini (tam burslu) kazandım. Üzüldüm başlarda tabi ama
şimdi şimdi her şeyde bir hayır olduğunu görüyorum. Şuan olmak istediğim
bölümdeyim ve yapmak istediğim şeyi yapıyorum. Sıra ilerisinde aynı hırs ve
istekle.
Bu yazıda sizde hayatınızdan benzer şeyler illaki
bulmuşsunuzdur eminim. Bu sınav ve eğitim sitemiyle hepimiz benzer şeyler
yaşıyoruz ne yazık ki. Şimdi düşününce suçlu kimdi? Hata neredeydi diye?
Biliyorum ki her şeyden biraz var aile, okul, çevre, ben.. Şimdi bizlerin
yetiştirdikleri çocuklar istedikleri, yetenekleri olduğu alanda
gelişebilsinler, onları geliştirecek eğitimcileri geleneseksel kafalardan
kurtulsunlar diye tüm çabamız. Bireyselleştirilmiş eğitim anlayışını benimsemek
başlıca hedefimiz en azından benim böyle. Dolayısıyla öğrencisinin
geliştiricisi olmayan eğitimcilere, bana gelen Gülden öğretmene :) ve daha
benzerlerinin nicesine buradan selam olsun...