Bu kadar saçma bir soruyu sınıfta hiç çekinmeden pat diye sorabilmiş olmama inanamıyorum. Nasıl bir çocuğu diğerlerine karşı küçük düşürme utandırma şeklidir değil mi? Şu bizlere baban ne iş yapıyor dediklerinde kapıcı olanla müdür, doktor v.s arasındaki farkı oluşturmak gibi çok kızdım kendime çok... Kendi eleştirdiklerim gibi olmuş olma ihtimalim yüzde kaç? Biraz öz eleştiri yapayım sinirli olduğumda en ufak bir haylazlığa daha mı çok tepki gösterebiliyorum? Veya geç yatıp uykumu alamadığım da derse girmesem keşke yaaa diyor muyum? Derse girince de isteksiz ders anlatma şekline bürünüyor muyum? evet:) hepsini zaman zaman yaptım. Ama hiç bir zaman idealist tavrımdan vazgeçmedim. Hepimiz insanız her şey bizim için hastada olacağız mutluda mutsuz da uykulu da uykusuzda burada en önemli ne biliyor musunuz? Ben bunlar olduğunda kendimden nefret ediyorum vicdanım rahat etmiyor. Bir öğrenciyi kırdıysam ertesi gün mutlaka gönlünü almak için bir şeyler yapıyorum. İsteksiz bir sınıfa girdiysem mutlaka bir önceki dersin daha geniş daha aktif anlaşılır bir tekrarını yapıyorum. Başka öğretmenlerle konuşuyorum da her öğretmenin idealist başladığını ancak yıllar geçtikçe yerini bıkkınlığa bıraktığını söylüyorlar. Acaba diye düşünüyorum şimdi bu bıkkınlığın sebebi ne olabilir? Öğrencimi? Yoksa her sene kendini tekrar eden, aynı konuları aynı şekilde anlatmak mı rutine bağlıyor insanı? Para mı yoksa yeterli gelmeyen? Ne kadar ekmek o kadar köftemi yani? Yada nedir acaba derse geç girip, sınıf defterini 10 dakikada imzalayıp, 10 dakika sınıfı susturup, 10 dakika ders anlatıp çıkmanın esas sebebi? Ben düşündüm de net bir cevap sanırım bulamadım. Tek bildiğim, ne öğretmeni olursan hangi sınıfa derse giriyorsan gir önce kendine, sonra mesleğine saygın olsun. Unutma öğreten için çok kısa bir 10 dakika, öğrenen için çok şey.
23.12.2013
Kaç Kişinin Evde Bilgisayarı Var?
Bu kadar saçma bir soruyu sınıfta hiç çekinmeden pat diye sorabilmiş olmama inanamıyorum. Nasıl bir çocuğu diğerlerine karşı küçük düşürme utandırma şeklidir değil mi? Şu bizlere baban ne iş yapıyor dediklerinde kapıcı olanla müdür, doktor v.s arasındaki farkı oluşturmak gibi çok kızdım kendime çok... Kendi eleştirdiklerim gibi olmuş olma ihtimalim yüzde kaç? Biraz öz eleştiri yapayım sinirli olduğumda en ufak bir haylazlığa daha mı çok tepki gösterebiliyorum? Veya geç yatıp uykumu alamadığım da derse girmesem keşke yaaa diyor muyum? Derse girince de isteksiz ders anlatma şekline bürünüyor muyum? evet:) hepsini zaman zaman yaptım. Ama hiç bir zaman idealist tavrımdan vazgeçmedim. Hepimiz insanız her şey bizim için hastada olacağız mutluda mutsuz da uykulu da uykusuzda burada en önemli ne biliyor musunuz? Ben bunlar olduğunda kendimden nefret ediyorum vicdanım rahat etmiyor. Bir öğrenciyi kırdıysam ertesi gün mutlaka gönlünü almak için bir şeyler yapıyorum. İsteksiz bir sınıfa girdiysem mutlaka bir önceki dersin daha geniş daha aktif anlaşılır bir tekrarını yapıyorum. Başka öğretmenlerle konuşuyorum da her öğretmenin idealist başladığını ancak yıllar geçtikçe yerini bıkkınlığa bıraktığını söylüyorlar. Acaba diye düşünüyorum şimdi bu bıkkınlığın sebebi ne olabilir? Öğrencimi? Yoksa her sene kendini tekrar eden, aynı konuları aynı şekilde anlatmak mı rutine bağlıyor insanı? Para mı yoksa yeterli gelmeyen? Ne kadar ekmek o kadar köftemi yani? Yada nedir acaba derse geç girip, sınıf defterini 10 dakikada imzalayıp, 10 dakika sınıfı susturup, 10 dakika ders anlatıp çıkmanın esas sebebi? Ben düşündüm de net bir cevap sanırım bulamadım. Tek bildiğim, ne öğretmeni olursan hangi sınıfa derse giriyorsan gir önce kendine, sonra mesleğine saygın olsun. Unutma öğreten için çok kısa bir 10 dakika, öğrenen için çok şey.
24.11.2013
X'in Hikayesi 24 Kasım
Sınıfların birinde yaramaz mı yaramaz, tembel mi tembel, laf söz dinlemeyen, hiç bir öğretmeni tarafından sevilmeyen, zaman zaman yalan söyleyen, çok fakir olduğu herkesçe bilinen ve bazı ailevi problemleri olan X adında bir öğrenci varmış.Günlerden bir gün o sınıfta bir öğrenci altın künyesini kaybetmiş. Tabi herkes suçu X'e atmış. Bütün okul duymuş bu olayı. Hırsız diye adını çıkarmışlar X'in kulaktan kulağa... Her öğretmeni azarlamış kimse onun ben yapmadım demelerine inanmamış. Bir öğretmeni varmış ki bu olay boyunca hep suskun kalmış, olayları uzaktan izlemiş. İçten içe hiç inanmamış X'in hırsız olduğuna. Başlamış olayı araştırmaya birkaç tesadüf birkaç denk gelen şey sayesinde aslında sınıfta başka olayların döndüğünü fark etmiş. Bu öğretmen her öğretmenin aksine çok severmiş X'i bilirmiş onun aslında her yaptığı haylazlığın altında başka sebeplerin yattığını. Öğretmeni ona iyi ve destekleyici davrandıkça X kendisinden nefret ettirmeye çalışırmış öğretmenini. Dedim ya bu olayın aslını da ortaya başkalarını rencide etmeden çıkaran ve konuyu halleden o öğretmenmiş. X utanmış. İçten içe o da çok severmiş öğretmenini ama belkide sevdiklerinden hep kötülük gördüğünden hiç belli edememiş bunu ve ona tek inan öğretmenine, Öğretmenler Günün'de hiçbir şey alamamış belki ama bir mektup vermiş. İçinde şöyle yazıyormuş: "Öğretmenim her şey için çok mu geç?" Öğretmen okuduktan sonra öğrencisini yanına çağırmış ve ona: "hayır her şey daha yeni başlıyor" demiş...
"Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır." M.K. ATATÜRK
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun...
"Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır." M.K. ATATÜRK
Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun...
13.11.2013
Özel Öğrenme Güçlüğü(müş)... Yani Demem O Ki...
Etik
olarak pek uygun düşmeyeceğini düşündüğümden öğrencimin adını vermeden
anlatacağım. Bugün büyük günlerden biriydi benim için. Yaklaşık üç gündür özel
öğrenim güçlüğü olan bir öğrencimle hiçbir teneffüse çıkmadık. Defterindeki
eksik olan yerleri tamamladık. Sürekli ders çalıştık. Bir önceki hafta sınav
yapmıştım tabi tahmin edersiniz ki o sıfıra yakın bir puan aldı. Bugün telafi
sınavı günüydü. Ben ondan zaten fazlasıyla emindim. Çok iyi bir puan alacaktı.
Sonuç olarak o, tabi ki çok iyi bir puan aldı ve artık her şeyi, bir çok
arkadaşından daha iyi biliyor. Yani demem o ki, on dakikalık teneffüslerde iki
çay içip üç cümlelik sohbet etmek siz veya biz öğretmenlere hiçbir şey
katmayabilir ancak o çocuğa vereceğiniz on dakika onun hayatında çok şeyi
değiştirebilir. En azından o artık çalışınca bir şeyleri başarabileceğini çok iyi
biliyor...
Özel öğrenme güçlüğü, bir çocuğun zekası normal
yada normalin üstünde olmasına rağmen dinleme, düşünme, anlama, kendini ifade
etme, okuma-yazma veya matematik becerilerinde yaşıtlarına ve zekasına oranla
düşük başarı göstermesidir.
Okul dönemine ilişkin belirtiler :
- Akademik başarı, okul başarısı yaşıtlarına ve zekasına oranla düşüktür.
Bazı derslerde başarısı normal yada normal üstü iken bazı derslerde
düşüktür.
- Okuma becerisi , okuma hız ve niteliği açısından yaşıtlarından geridir. Harf-ses uyumu gelişmemiştir. Bazı harfleri seslerini öğrenemez harfin şekli ile sesini birleştiremez.
- Yazma Becerisi , yaşıtlarına oranla el yazısı okunaksız ve çirkindir, sınıf düzeyine göre yazı yazması yavaştır, yazarken bazı harf ve sayıları, kelimeleri ters yazar, karıştırır b-d, m-n, i-i, 2-5, d-t, g-g, g-y, ve-ev gibi , yazarken bazı harfleri, heceleri atlar yada harf/hece ekler, sınıf düzeyine göre yazili imla ve noktalama hataları yapar. Küçük- büyük harf, noktalama, hece bölme hataları, yazarken kelimeler arasına hiç bosluk bırakmaz yada bir kelimeyi iki-üç parçaya bölerek yazar. örneğin (Ka lem), (ya pa bil mek) gibi.
- Aritmetik Beceriler , aritmetikte zorlanır, dört işlemi yaparken yavaştır, parmak sayar,yanlış yapar, problemi çözüme götürecek işleme karar veremez, sayı kavramını anlamakta güçlük çeker, bazı aritmetik sembolleri öğrenmekte zorlanır, karıştırır, sınıf düzeyine göre çarpım tablosunu öğrenmekte geridir.
- Çalışma alışkanlığı , ev ödevlerini almaz, eksik alır, ev ödevlerini yaparken yavaş ve verimsizdir, ders çalışırken yavaş ve verimsizdir, ders çalışırken sık sık ara verir, çabuk sıkılır.
- Organize Olma Becerisi , odası, çantası, eşyaları ve giysileri dağınıktır. Defter ve kitaplarını kötü kullanır ve yırtar, yazarken gereksiz satır atlar, boşluk bırakır, sayfanın belirli bir kısmını kullanmaz, zamanını ayarlamakta güçlük çeker, düşüncelerini organize edemez.
- Oryantasyon (yönetim) becerileri, sağ- sol karıştırır, yönünü bulmakta zorlanır, doğu-batı, kuzey-güney kavramlarını karıştırır. Alt-üst, ön-arka kavramlarını karıştırır, zamana ilişkin kavramları (dün-bugün önce-sonra gibi) karıştırır. Gün ay, yıl, mevsim kavramlarını karıştırır. Saati öğrenmekte zorlanır.
- Sıraya koyma becerisi , haftanın günlerini, ayları, mevsimleri doğru saysa bile aradan sorulduğunda (*****adan önce hangi gün gelir, marttan sonra hangi ay gelir, haftanın dördüncü günü hangisidir gibi) yanıtlamakta zorluk çeker, yada yanlış yanıtlar.
- Sözel ifade becerisi , duygu ve düşüncelerini sözel olarak ifade etmekte zorlanır. Serbest konuşurken düzgün cümleler kuramaz, heyecanlanır, takılır, şaşırır, sınıfta sözel katılımı azdır, bazı harflerin seslerini doğru olarak telaffuz edemez.
- Motor Beceriler, Top yakalama, ip atlama gibi hareket ve oyunlarda yaşıtlarına oranla başarısızdır. Sakardır, düşer, yaralanır, istemeden bir şeyler kırar. çatal-kaşık kullanmakta, ayakkabı-kravat bağlamakta zorlanır, ince motor becerilere dayalı işlerde (düğme ilikleme, makas kullanma, boncuk dizme gibi) zorluk çeker).
- Okuma becerisi , okuma hız ve niteliği açısından yaşıtlarından geridir. Harf-ses uyumu gelişmemiştir. Bazı harfleri seslerini öğrenemez harfin şekli ile sesini birleştiremez.
- Yazma Becerisi , yaşıtlarına oranla el yazısı okunaksız ve çirkindir, sınıf düzeyine göre yazı yazması yavaştır, yazarken bazı harf ve sayıları, kelimeleri ters yazar, karıştırır b-d, m-n, i-i, 2-5, d-t, g-g, g-y, ve-ev gibi , yazarken bazı harfleri, heceleri atlar yada harf/hece ekler, sınıf düzeyine göre yazili imla ve noktalama hataları yapar. Küçük- büyük harf, noktalama, hece bölme hataları, yazarken kelimeler arasına hiç bosluk bırakmaz yada bir kelimeyi iki-üç parçaya bölerek yazar. örneğin (Ka lem), (ya pa bil mek) gibi.
- Aritmetik Beceriler , aritmetikte zorlanır, dört işlemi yaparken yavaştır, parmak sayar,yanlış yapar, problemi çözüme götürecek işleme karar veremez, sayı kavramını anlamakta güçlük çeker, bazı aritmetik sembolleri öğrenmekte zorlanır, karıştırır, sınıf düzeyine göre çarpım tablosunu öğrenmekte geridir.
- Çalışma alışkanlığı , ev ödevlerini almaz, eksik alır, ev ödevlerini yaparken yavaş ve verimsizdir, ders çalışırken yavaş ve verimsizdir, ders çalışırken sık sık ara verir, çabuk sıkılır.
- Organize Olma Becerisi , odası, çantası, eşyaları ve giysileri dağınıktır. Defter ve kitaplarını kötü kullanır ve yırtar, yazarken gereksiz satır atlar, boşluk bırakır, sayfanın belirli bir kısmını kullanmaz, zamanını ayarlamakta güçlük çeker, düşüncelerini organize edemez.
- Oryantasyon (yönetim) becerileri, sağ- sol karıştırır, yönünü bulmakta zorlanır, doğu-batı, kuzey-güney kavramlarını karıştırır. Alt-üst, ön-arka kavramlarını karıştırır, zamana ilişkin kavramları (dün-bugün önce-sonra gibi) karıştırır. Gün ay, yıl, mevsim kavramlarını karıştırır. Saati öğrenmekte zorlanır.
- Sıraya koyma becerisi , haftanın günlerini, ayları, mevsimleri doğru saysa bile aradan sorulduğunda (*****adan önce hangi gün gelir, marttan sonra hangi ay gelir, haftanın dördüncü günü hangisidir gibi) yanıtlamakta zorluk çeker, yada yanlış yanıtlar.
- Sözel ifade becerisi , duygu ve düşüncelerini sözel olarak ifade etmekte zorlanır. Serbest konuşurken düzgün cümleler kuramaz, heyecanlanır, takılır, şaşırır, sınıfta sözel katılımı azdır, bazı harflerin seslerini doğru olarak telaffuz edemez.
- Motor Beceriler, Top yakalama, ip atlama gibi hareket ve oyunlarda yaşıtlarına oranla başarısızdır. Sakardır, düşer, yaralanır, istemeden bir şeyler kırar. çatal-kaşık kullanmakta, ayakkabı-kravat bağlamakta zorlanır, ince motor becerilere dayalı işlerde (düğme ilikleme, makas kullanma, boncuk dizme gibi) zorluk çeker).
Özel öğrenme güçlüğünün tedavisi EĞİTİMDİR.
Bu eğitim okulda verilen eğitimden farklıdır. Çocuk normal bir okulda
eğitimine devam ederken bireysel yada gurup halinde özel bir eğitime alınır.
Eğitimlerinde görsel, işitsel, dokunma ve kinestetik algının geliştirilmesini, dikkat ve bellek, ardışıklık yeteneklerinin arttırılmasını, motor koordinasyon becerilerinin geliştirilmesini içermektedir. Ayrıca dinleme, konuşma, okuma-yazma (dil) becerilerinin geliştirilmesi, kavram ve düşünme süreçlerinin gelişiminin desteklenmesinin bu süreç eğitimi içerisinde yer almaktadır.
özell öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak bu sorunun yanı sıra dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, depresyon, kaygı bozukluğu gibi başka psikiyatrik bozukluklar eşlik ediyorsa bunların ilaçla tedavisi düşünülmelidir.
Eğitimlerinde görsel, işitsel, dokunma ve kinestetik algının geliştirilmesini, dikkat ve bellek, ardışıklık yeteneklerinin arttırılmasını, motor koordinasyon becerilerinin geliştirilmesini içermektedir. Ayrıca dinleme, konuşma, okuma-yazma (dil) becerilerinin geliştirilmesi, kavram ve düşünme süreçlerinin gelişiminin desteklenmesinin bu süreç eğitimi içerisinde yer almaktadır.
özell öğrenme güçlüğünü ortadan kaldıracak bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak bu sorunun yanı sıra dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, depresyon, kaygı bozukluğu gibi başka psikiyatrik bozukluklar eşlik ediyorsa bunların ilaçla tedavisi düşünülmelidir.
1.11.2013
Bireyi Tanıma Teknikleri
Bireyi
tanımak için kullanılan birçok araç ve teknik vardır. Benim ilgimi çeken farklı
gelen bir kaç tekniği sizinle de paylaşmak istedim umarım yardımcı olur.
Rol Dağıtım Tekniği (Temsil Edilecek
Yollar) : Kral, kraliçe, iyilik perisi, arabulucu,
neşelendirici, yalancı, iki yüzlü, kendini beğenmiş, ara bozucu, herkesi sevip
yardım etmek isteyen, dürüst, güvenilir, yalnız, kimseyle ilişkisi olmayan,
zorba, oyun bozan, mızıkçı, güzel konuşan v.b. öğrencilerin belirgin
özelliklerini dolaylı yolla ortaya çıkarmaya yarayan bir başka tekniktir. Bunun
için; belli tiplerin tanınmasına yol açacak bir oyun seçilir. Oyun öğrencilere
okunur. Rolü temsil eden adın önündeki boş yere rolleri en iyi yapabilecek
öğrencilerin adının yazılması istenir. Tablo hazırlanır, çetele hazırlanır.
Sonunda her öğrenciye ilişkin olarak elde edilen bu bilgiler, öğrencilerin
olumlu ve olumsuz bazı kişilik özelliklerinin tanınmasına yardım etmiş olur. Sonuçlar
gizli tutulur; yeterince tanınmalıdır.
Kimdir Bu? Tekniği : Her öğrencinin kişilik
özellikleri belirlenir. Bu yöntem bir kimsenin içinde bulunduğu grubun diğer
üyeler tarafından nasıl görüldüğünü belirlemek için kullanılır.
Davranış Betimlemesi Örneği :
1 - Her yerde kendini gösterme çabası
içindedir.
2 - Daima sessizce bir köşede oturur, soru
sorulmadıkça konuşmalara katılmaz.
3 - Derse hep geç gelir.
4 - Çok temiz ve itinalı giyinir.
5 - Çok heceli konuşur, orjinal ve değişik
fikirler ortaya koyar.
Öğrenciler belli bir betimlemeye uyan
arkadaşlarının adlarını da yazabilirler. Bir betimleme için birden fazla isim
kullanılabileceği gibi bir kimsenin adının birden fazla betimlemenin yanına
yazılması söz konusudur. Birey kendi adınıda uygun gördüğü davranışların
karşısına yazabilir. Betimleme Listesi; açıkça ifade edilmiş
herkesin gözlemine açık davranışlardan oluşmalıdır.
Sosyometri (Sosyal İlişki Ölçeği) : Bir
grubun sosyal dokusunu, üyeler arasında yerleşmiş olan ilişkilerin yapısını
saptamak için kullanılan tekniğe denir. Bu teknik öğrenciler birbirlerini
yeterince tanıdıktan sonra uygulanır. Uygulayıcılara sevgi ve güven duymaları
gerekir.
Örnek : Boş bir kağıda tarih atılır. Kişi
kendi adını yazar ve 1.2.3. derecede kimlerle birlikte olduğunu yazar. Sonuçta,
kümeyi oluşturan öğrencilerin herbirinin küme içi toplumsal ilişkileri ortaya
konur.
26.10.2013
Bu da Bilişim Teknolojisi Öğretmenleri İçin Olsun...
Aslında ben pek kendi alanımla ilgili yazı paylaşmayı, eğitimi alana bölmeyi sevmiyorum blogumda ancak bu sefer gerçekten kendi sınıfımda çok faydalı olduğu için sizlere yaptığım oyunumsu dersimi anlatacağım:). Belki sizlerde uygulamak istersiniz diye düşünerek.
Öğrencilerimi klasik her öğretmenin bildiği bir yöntemi kullanarak öncelikle gruplara ayırdım. Amacım On dört donanım parçasını öğrenmeleriydi.Onun için onları on dört gruba ayırdım. Bunu da dediğim gibi hepimizin çok iyi bildiği bir yöntemle yaptım.Çocuklara birden on dörte kadar saydırdım.On dörtten sonra gelen kişi yine bir diyerek devam etti. Daha sonra bir diyenleri,iki diyenleri on dörte kadar tahtaya yazdım.Böylelikle ikişerli üçerli gruplara ayrılmış oldular. Aslında burada grup olmalarının bir anlamı yok çünkü her öğrenci konusunu bireysel çalışmalıydı.Grup yapmak size sadece konuları paylaştırmak için kolaylık sağlayacak. Her gruba konusunu verdim. Ethernet kartı,ses kartı v.s. bir sonraki derse kadar herkes konusuna çalıştı ve çalışma kağıtlarını yanlarında getirdiler. Oyunu şu şekilde oynadık: Her sıraya seçtiğim bir kişiyi, on dört konu olacak şekilde arka arkaya oturttum.Daha sonra geriye kalan öğrenciler benim yarışmacım oldu. Yarışmacıya 3 dakika süre verdim ve kronometreyi başlattım. Yarışmacı on dört sıraya uğradı ve arkadaşlarının konularını ve o donanım parçalarının ne işe yaradığını dinledi. Süresi bittiğinde aklında kaldığı kadarıyla her arkadaşının konusunun adını ve o donanım parçasının ne işe yaradığını kısaca söyledi.Arada unuttukları veya konuyu anlatanların çok uzun anlatması gibi sorunlar yaşadık ama onlarda bizim eğlence kaynağımız oldu. Bunu her yarışmacı için yaptık ve biz gerçekten çok eğlendik:) Şuanda benim tüm öğrencilerim işlemci deyince bilgisayarın beyni olduğunu veya anakart üzerinde hangi parçaların bulunduğunu ezberlemeden sadece eğlenerek öğrendi ve en önemlisi bu kocaman kurban bayramından döndükten sonra bile hala unutmamışlardı.Sizlerde ezberlemeden öğrenmelerini istediğiniz konular varsa bu veya benzeri oyunlar oynatarak eğlenerek öğrenmelerini sağlayabilirsiniz. Umarım faydalı olmuştur.
Daha açıklayıcı olması adına sınıfta oynarken çektiğim kısa videomuzu buradan izleyebilirsiniz :) http://www.youtube.com/watch?v=xGBSeaAimiU
24.08.2013
Unutulmuş Oyunlar
Artık teknolojiyi aktif kullanma yaşının ne kadar küçüldüğünü görmeyenimiz kalmadı sanırım. Ufacık çocukların ilgisini artık sadece akıllı telefonlar, ipadler çeker oldu. Dokunmatik telefonları kullanan iki üç yaşındaki çocukları gördüğümüzde ayy ne kadar zeki diyoruz. Komşuluk kavramı da artık bittiğinden çocuklar öyle gönüllerince kapılarının önlerine inip arkadaşlarıyla saklambaç, ebelemece falan oynamıyorlar. Tabi bu doğru olan mı? Kısmen doğru, kısmen yanlış. Çocuk teknolojinin içine doğarken onu bu imkanlardan tamamen soyutlamak da yanlış ama içinde kaybolup gitmesine izin verilmesi, her ağladığında eline bilgisayar, cep telefonu verilmesi de doğru bir davranış değil tabi. Bunlardan yola çıkarak bende sizlere unutulmuş ama hatırlatılması gereken bir kaç ısınma oyunu anlatacağım. En azından öğretmenler biraz olsun bu oyunları öğretir oynatırsa çocuklara teknolojik aletler dışında da eğlenebildiğini göstermiş oluruz. Sınıfınızda oynatırken sizde katılmayı eksik etmeyin çok eğleneceksiniz:)
Kayıkta Oyunu: Bir kişi ebe seçilir. Ebeye kayıkçı olduğu söylenilir. Kayıkçı diğerlerini yakalayıp kayığına almaya çalışır. Herkes kayıkçıdan kaçar. Kayıkçı birine dokunduğu zaman onu kayığına almış olur. Kayıkçı ve kayığına aldığı kişi el ele tutuşup diğerlerini de kayığa almaya çalışırlar. Kayıkçı ve kayığına aldıkları ellerini hiç bırakmadan diğerlerine dokunmaya çalışmalıdırlar. Kayıkçının dokunamadığı en son kişi alkışlanır.
Kuş Kafesi: Bir ebe seçilir, diğerlerinin de üçerli grup oluşturmaları istenilir. İki kişi el ele tutuşup kafes oluşturur, üçüncü kişide ortasına geçer. Ortadaki kişiye kuş olduğu söylenilir. Siz elinizi çırptığınız da kuşların kafeslerinden çıkıp başka kafese girmelerini isteyin. Bu sırada ebeye de boş kafeslerden birini kapmasını söyleyin. Boş kafes bulamayan ortada ebe olsun. Oyunu dahada zorlaştırmak için kuş olanların çıktıkları kafesin yanındaki kafese giremeyeceklerini söyleyebilirsiniz.
Ne Söylüyorum?: Çocuklardan ikişerli grup olmalarını isteyin. Biri A olsun diğeri B. Daha sonra A olanlar bir kelime düşünsün ve onu B ye sadece dudaklarını oynatarak söylesin. B lerin 3 tahmin hakkının olduğunu bilemediğinde sıranın B ye geçeceğini bu sefer B lerin bir kelime düşünüp dudaklarını oynatarak A lara anlatmasını sağlayın. Oyun bu şekilde sıra ile devam etsin.
Yabancı Biri Var: İki çocuk seçin. Çocuklardan birine uydurma bir dille konuşmasını istediğinizi söyleyin. Diğer çocuğa da çevirmen olduğunu, geriye kalanların da seyirci olduğunu anlatın. Çocuklara yabancı dille konuşan kişinin bir konuk olduğunu ve onun hakkında hiçbir şey bilmediklerini söyleyin. Seyircilerin görevinin çevirmene konuk hakkında sorular sormak olduğunu anlatın. Seyirciler tek tek sorularını soracak, çevirmen konuğa onun dilinde soruyu soracak, konuk da kendi dilinde cevap verecek. Çevirmen en son sorulan sorunun cevabını Türkçe'ye çevirip seyircilere söyleyecek. Biraz karışık ama çok eğlenceli. Çocuklar çekinirse önce siz çevirmen yada konuk olup onları cesaretlendirebilirsiniz.
7.08.2013
Olumlu Öğrenme Ortamı
Etkili bir öğretim süreci için olumlu bir öğrenme ortamı yaratmak oldukça önemlidir.Etkili yönetilen bir ortamda, öğrenme etkinliklerine daha fazla zaman ayrıldığı ve öğrenciler etkinliklere daha aktif olarak katıldıkları için öğrenme başarısı da artmaktadır.
Olumlu öğrenme ortamı;
- Öğrenmeyi destekleyen,
- Çocukların soru sormaya cesaret edebildikleri,
- Eğitimcisi ve öğrencisinin sorumluluklarını bildiği ve saygılı,
- Tüm çocukların öğrenmekten keyif aldığı bir öğrenme ortamıdır.
İstenmeyen Davranışları Önlemek;
- Tüm çocukların başarılı olabilecekleri görevler vermek,
- Farklı yöntemlerle çocukların ilgisini canlı tutmak,
- Çocuklara her an yardımcı olmak,
- Olumlu davranış için model olmak,
- Sınıf kurallarını sınıfla birlikte oluşturmak,
- Etkileşimli bir öğrenme ortamı oluşturmak.
Yapılmaması Gerekenler;
- Sert ve alaycı ifadelerle konuşmak,
- Tehdit etmek,
- Öğrenciyi özür dilemeye zorlamak,
- Öğrenciye fazladan görev vermek,
- Tüm sınıfa ceza vermek,
- Yüksek sesle uyarmak.
- Ödül veya cezanın etkisi geçici ve kısa sürelidir.
- Cezalandırılan kişi kaygı,öfke veya kıygınlık hisseder ona göre tepki verir.
- Ceza çocuğa davranışın ne olması gerektiği konusunda bilgi vermez.
- Ödüllendirilmeyen çocuk cezalandırılmış olur.
- Ödül, motive eden unsurları değiştirir. Bu durumda da öğrenci aktarılan bilgi ve beceriye değil ödüle odaklanacaktır.
1.08.2013
Eğitimde Drama
Çocuğun kendisini başkalarının yerine koyarak, çok yönlü düşünmesini, öğretimde aktif rol almasını, kendisini ifade edebilmesini ve yaratıcı olmasını sağlayan bir uygulamadır. Dramayı bir eğitim aracı olarak kullanan öğretmenler ve öğrenciler okul dışındaki yaşamı yeniden yaratma şansına sahip olacaklardır. Bu nedenle her ne öğretmeni olursa olsun mutlaka drama dersi almasında yarar vardır. Dramayla çocuk yaşadığı dünyayı araştırır, gözlem yaparak keşfeder.
Öğretmenin öncelikle tartışma ve inceleme ortamı yaratarak, çocukları buna özendirmesi gerekir. Çocukların kendilerini en kolay ifade ettikleri yol dramatik oyundur. İnsan ilişkilerini kavrayabilmeleri, çevrelerine uyum sağlamak için hazırlık yapmaları, yaşadıkları deneyimlere şekil vermeleri, problemlerine çözüm bulmaları, bazı duygusal sorunlarından arınmaları dramatik oyun yoluyla olur. Drama çocuğun içindeki saklı enerjisini ortaya çıkarmasını sağlar.
Drama etkinliğinin uygulanması için öncelikle uygun bir alan hazırlanmalıdır.Ancak bu alan çok geniş olmamalı, çocukların birbirine dokunmadan hareket edebilecekleri genişlikte olmalıdır. Bu mekanda, oynanacak rollerle ilgili eşyalarda bulundurulabilir. (yaş ve eğitim verilecek konu göz önünde bulundurularak) Dramaya ayrılan sürenin etkinlik için yeterli olması gerekir. Ne çocukları strese sokacak kadar acele edilmeli, ne de onları bıktıracak kadar geniş zamana yayılmalıdır. Önemli olan etkili öğrenme için yeterli sürenin ayrılmasıdır. Bu da deneme yanılma yolu ile saptanabilir. Drama etkinliği sırasında bütün çocukların birbirleriyle kaynaşması sağlanmalıdır. Çekingen çocukları oyuna katmak için zorlanmamalıdır. Bir süre kenardan izleyen çocuk daha sonra zaten kendiliğinden ortama ayak uyduracaktır. Eğitimde drama etkinliğine üç yaşlarında başlanabilir. Ancak gelişim düzeylerine göre daha geç veya daha erken de uygulanabilir.
ÖRNEK DRAMA ÇALIŞMASI: http://www.youtube.com/watch?v=LsmQA5AyXMk
Öğretmenin öncelikle tartışma ve inceleme ortamı yaratarak, çocukları buna özendirmesi gerekir. Çocukların kendilerini en kolay ifade ettikleri yol dramatik oyundur. İnsan ilişkilerini kavrayabilmeleri, çevrelerine uyum sağlamak için hazırlık yapmaları, yaşadıkları deneyimlere şekil vermeleri, problemlerine çözüm bulmaları, bazı duygusal sorunlarından arınmaları dramatik oyun yoluyla olur. Drama çocuğun içindeki saklı enerjisini ortaya çıkarmasını sağlar.
Drama etkinliğinin uygulanması için öncelikle uygun bir alan hazırlanmalıdır.Ancak bu alan çok geniş olmamalı, çocukların birbirine dokunmadan hareket edebilecekleri genişlikte olmalıdır. Bu mekanda, oynanacak rollerle ilgili eşyalarda bulundurulabilir. (yaş ve eğitim verilecek konu göz önünde bulundurularak) Dramaya ayrılan sürenin etkinlik için yeterli olması gerekir. Ne çocukları strese sokacak kadar acele edilmeli, ne de onları bıktıracak kadar geniş zamana yayılmalıdır. Önemli olan etkili öğrenme için yeterli sürenin ayrılmasıdır. Bu da deneme yanılma yolu ile saptanabilir. Drama etkinliği sırasında bütün çocukların birbirleriyle kaynaşması sağlanmalıdır. Çekingen çocukları oyuna katmak için zorlanmamalıdır. Bir süre kenardan izleyen çocuk daha sonra zaten kendiliğinden ortama ayak uyduracaktır. Eğitimde drama etkinliğine üç yaşlarında başlanabilir. Ancak gelişim düzeylerine göre daha geç veya daha erken de uygulanabilir.
ÖRNEK DRAMA ÇALIŞMASI: http://www.youtube.com/watch?v=LsmQA5AyXMk
9.07.2013
Öğrencilerin Tercih Ettikleri Çalışma Koşullarına Göre Öğrenme Sitilleri
Öğretmen ve okul yöneticileri okulun daha çekici hale getirilmesi ve sınıfta öğrencilerin dikkatinin dağılmaması için çeşitli önlemler almaktadır.Ancak bu önlemler genellikle yönetici yada öğretmenin tercihine göre belirlenmektedir.
Öğretmenler öğrencilerin düzenli ortamlarda,oturarak ve sessizce dinleyerek daha iyi öğrenebileceklerini, aynı zamanda velilerde evde çocuklarının masa başında sessiz ve tek başına çalışmalarını beklerler.Ancak hepimiz biliyoruz ki her çocuğun kendine göre çalışma stili, algılama biçimi ve kendini rahat hissettiği durumlar birbirinden farklıdır. En bilinen çalışma farkları ses,vücut duruşu,etkileşim ve çalışma zamanıdır. Aileler ve geleneksel eğitim anlayışını benimsemiş öğretmenler bu faktörlerin en verimlilerinin sessizlik,masa başında yapılan çalışmalar,tek başına ve sabah saatlerinde çalışmak olduğunu öngörürler.
SES
Bazı kişiler seslere karşı çok hassasken ve bir iş yaparken tamamen sessiz bir ortam tercih ederken, bazıları sesli ortamda iş yapmaktan hoşlanır.İlköğretim okullarında yapılan bir araştırma öğrencilerin %20'sinin sesli ortamda daha iyi öğrendiklerini göstermiştir. Bu tür öğrenciler müzik eşliğinde çalışırlarsa daha verimli olur. Çocukların sesle ilgili tercihleri farklı olsa da birçok araştırma uygun müziğin sinir sistemini rahatlattığını, belleği, bilişi, konsantrasyonu ve yaratıcılığı geliştirdiğini göstermektedir. Jensen'e göre özellikle arka planda kısık sesle barok müziğinin çaldığı ortam en uygun öğrenme ortamıdır.( Deneyiniz :) )
VÜCUT DURUŞU
Ülkemizde özellikle ilköğretimin birinci sınıfından itibaren öğrencilere ders dinlerken ellerini önlerinde kavuşturup sırtlarını arkaya dik bir şekilde yaslamış olmaları öğretilir. Ancak kinestetik öğrenen çocuklarının böyle bir şekilde öğrenim gerçekleştirmesi oldukça güçtür. Onlara mümkün olduğunca kendi tercihlerine uygun hareket edebilecekleri ortamlar sağlanmalıdır. Sınıfta bir minder köşesi yapılabilir.Olabildiğince grup çalışması yapmak sınıfta hareket edebilecekleri fırsatlar sağlamak faydalı olacaktır.
ETKİLEŞİM
Tek başına öğrenmeyi tercih eden öğrenciler olduğu gibi aslında çok fazla kişiden duyduğumuz, biri anlattığında daha iyi aklımda kalıyor diyen öğrenci profili de azımsanmayacak derecededir.Etkileşim sırf insan ile olan diyalog değil interaktif çalışma yöntemlerini de içinde barındırmaktadır. Öğrenci öğrenmek istediğini her türlü aracı kullanarak sadece ders kitabından yararlanmayla yetinmeden araştırarak edinmelidir.
ÇALIŞMA ZAMANI
Geleneksel olarak uykudan yeni uyanıldığı için sabahın erken saatlerinde insanın daha enerjik ve öğrenmeye açık olduğu düşünülür ve okullarda ilk dersler matematik gibi yoğun zihinsel etkinlik gerektiren derslere ayrılır. Oysa yapılan araştırmalar çocukların yaklaşık 1/3'nün çalışmak için sabah erken saatleri tercih ettiğini çoğunluğun ise sabah 10'dan sonra yada öğleden sonra daha verimli olduğunu göstermiştir.Geç yatma ve uyanma güçlüğü olan çocuklar için, sabah yapılacak beden hareketleri veya etkinlikler açılmalarını ve derse hazırlıklarını kolaylaştırır. Bu tür bedensel etkinlikler gün boyu performansın düştüğünün hissedildiği zamanlarda da yapılması faydalı olacaktır.
1.05.2013
Size göre iyi bir öğretmen nasıl olmalı?
Öğrencilere sizce iyi öğretmen nasıl olmalıdır? diye sorulmuş ve gelen cevaplar tabi ki hiç şaşırtıcı olmamış. Cevaplar en çok öğretmenlerin kararlı, adil, esprili olmasını, kuralcı olmamasını ve bireysel yaklaşmasını istedikleri yönünde olmuş. Konuların hayatla ilişkilendirilmesini, bazı öğretmenlerin ise bildiğini ama gerektiği gibi öğretmediği dolayısıyla etkili öğretim yollarını kullanan öğretmenler istedikleri yine en çok verilen cevaplar arasında yer almış. Cevaplara bakarak yorum yapmak gerekirse öğretmenlerin pedagoji yöntemleri üzerine yeniden düşünmeleri gerekiyor gibi geliyor. Öğrencilerin, öğretmenleri sadece ders anlatan hayatlarında başka yaptıkları bir şeyler yokmuş gibi bir kalıba koymaları, sanırım öğretmenlerin sınıfta sergiledikleri katı duruştan kaynaklanıyor. Sosyal ortama sırf bu duruş zedelenmesin diye dahil olmayan öğretmenlerimiz bile var. Var olmasına var ama sanırım değişmesi gereken bu genel algının değişmesi oldukça zor. Ben bile öğretmenlerimin facebook, twitter gibi sosyal medya üzerindeki resim ve bunun gibi paylaştıkları bir çok şeyi gördüğümde zaman zaman yadırgıyorum. Sanki onlar hiç senin benim gibi gezip eğlenmiyorlar:) Bunlara ek olarak farklı giyinen öğretmenler bile gördüğümüzde garipsiyebiliyoruz. Öğretmen denilince aklımıza kumaş pantolon üstüne gömlek onun üstüne ceket giyen insanlar geliyor. Okul dışında da öyle gezdikleri gibi bir algı söz konusu:) Bunlar tabi ki ayrıntı ve küçük şeyler ama öğrenci deyip geçmeyin emin olun en çok ayrıntılara dikkat eden onlar. Hele ki şimdilerde küçükten büyüğe herkes sosyal medyada yeterince aktifken hem bu algıyı yok etmek hem de okul dışında ki hayatlarını gördükleri öğretmenlerini eleştirmeleri daha kolay olacak.
Öğrencilerle anlamlı ilişkiler kurmak oldukça önemli. Sınıf içerisinde yaptıracağınız eğlenceli bir aktivite, bir etkinlik ortada dolaşan ve öğrencilerin hiç hoşlanmadığı otoriteyi ortadan kaldırıp onlara gerçek bir insan olduğunuzu gösterecektir. Eminim artık kimse sınıf içinde hiç gülmeyen dersini anlatıp giden öğretmenlerden olmak istemiyordur. Yanılmıyorum değil mi? Tabi ki hayat denge üzerine kuruluyken sınıfta denge olmaz mı hiç? Öğrenci hiçbir zaman otoriter öğretmen sevmezken bir yolunu bulduğunda o yumuşak yüzünüzü suistimal etmekten hiç gocunmaz. Dolayısıyla yaptığınız etkinliğin burada oldukça önemi var mutlaka iyi seçilmiş eğitici, yaratıcı drama örneklerinden yararlanılmış olmalıdır. Sınıfta biraz esneklik yaratmanın sanırım kimseye bir zararı olmaz.
Öğretmen olunca öğrencilerin istekleri zaten hiç bitmez diye bildiğini okumak, öğrenci olduğununda her eleştiriyi sadece öğretmene yapmak kaçınılmazdır. Tabi ki araştırmalarda öğrencilerin istedikleri öğretmen modelleri hakkında bir fikre sahip olmak ve değişmeye çalışmak çok önemli ama bu sevdiği öğrenciyi kayıran adil olmayan öğretmenler adına ne yapılabilir henüz bende bilemiyorum. Daha ilkokuldan başlayan hepimiz ispiyonculuk yapma, arkadaşının yalanına ortak ol, yanlışı bil ama göz yum, en yakın arkadaşını kayır diye büyürken yada büyütürken bu adillik kelimesi çokta adil değil gibi. Birazda yetiştirilirken veya yetiştirirken adil olma ve arkadaşlık kavramlarının aslında nasıl veya ne şekilde olması gerektiği üzerinde durulması gerekiyor gibi geliyor bana. Çünkü bu kayırma sanki daha okul sıralarına yeni oturmaya başlanılan zamanlarda ve nasıl oluyorsa farkında olunmadan öğreniliyor. Ve ne yazık ki hayatın her alanında boy gösteriyor...
Peki size göre iyi bir öğretmen nasıl olmalı? Yorumlarınızı yazabilirsiniz...
Öğrencilerle anlamlı ilişkiler kurmak oldukça önemli. Sınıf içerisinde yaptıracağınız eğlenceli bir aktivite, bir etkinlik ortada dolaşan ve öğrencilerin hiç hoşlanmadığı otoriteyi ortadan kaldırıp onlara gerçek bir insan olduğunuzu gösterecektir. Eminim artık kimse sınıf içinde hiç gülmeyen dersini anlatıp giden öğretmenlerden olmak istemiyordur. Yanılmıyorum değil mi? Tabi ki hayat denge üzerine kuruluyken sınıfta denge olmaz mı hiç? Öğrenci hiçbir zaman otoriter öğretmen sevmezken bir yolunu bulduğunda o yumuşak yüzünüzü suistimal etmekten hiç gocunmaz. Dolayısıyla yaptığınız etkinliğin burada oldukça önemi var mutlaka iyi seçilmiş eğitici, yaratıcı drama örneklerinden yararlanılmış olmalıdır. Sınıfta biraz esneklik yaratmanın sanırım kimseye bir zararı olmaz.
Öğretmen olunca öğrencilerin istekleri zaten hiç bitmez diye bildiğini okumak, öğrenci olduğununda her eleştiriyi sadece öğretmene yapmak kaçınılmazdır. Tabi ki araştırmalarda öğrencilerin istedikleri öğretmen modelleri hakkında bir fikre sahip olmak ve değişmeye çalışmak çok önemli ama bu sevdiği öğrenciyi kayıran adil olmayan öğretmenler adına ne yapılabilir henüz bende bilemiyorum. Daha ilkokuldan başlayan hepimiz ispiyonculuk yapma, arkadaşının yalanına ortak ol, yanlışı bil ama göz yum, en yakın arkadaşını kayır diye büyürken yada büyütürken bu adillik kelimesi çokta adil değil gibi. Birazda yetiştirilirken veya yetiştirirken adil olma ve arkadaşlık kavramlarının aslında nasıl veya ne şekilde olması gerektiği üzerinde durulması gerekiyor gibi geliyor bana. Çünkü bu kayırma sanki daha okul sıralarına yeni oturmaya başlanılan zamanlarda ve nasıl oluyorsa farkında olunmadan öğreniliyor. Ve ne yazık ki hayatın her alanında boy gösteriyor...
Peki size göre iyi bir öğretmen nasıl olmalı? Yorumlarınızı yazabilirsiniz...
21.04.2013
Gönüllülükle...
Geçen gün gittiğim Eğitimde İyi Örnekler Konferansın'da bir kez daha anladım gönüllülükle olmayacak hiçbir şeyin olmadığını. Aslında öğretmenin yapması ama yapmadığı birçok şeyden bahsederken, bir kısmınında ne kadar yürekten başarı istediğini ve idealist olduğunu unutmamak gerek.Düşünüp, kafa yorup, iyi bir kadro ile mükemmel projelere imza atılabilir. İzmir'deki bir okulun kendi Facebook adresini kurup çocukların projelerinden tutunda faydalı buldukları her şeyi paylaşmasına izin veren bir site gibi. Ama benim en çok dikkatimi çeken öğretmenlerin tamamen gönüllülükle yaptıkları bir proje oldu. 100 tekrar öğrenci 100 takip öğretmeni projesi. Amaç sınıf tekrarı kaynaklı okul terklerini önlemek, öğretmen veli öğrenci üçgenini yeniden kurmak, devamsızlık düzeyinin en aza indirgenmesi ve çalışma yöntemlerini bilmeyen bu gruba çalışma alışkanlığı kazandırmak. Bu yüzyılda bilgiden bilgi üretme, öğrenme yollarını bilen, öğrenmeyi öğrenmiş bireyler yetiştirmeye çalışırken çalışma alışkanlığı bile kazanmamış, böyle bir bilince dahi sahip olmayan sayısız öğrenci var. Bu okulda öğrencilerin başarısızlık nedenlerini araştırmış;
Bazı dersleri sevmiyorum.
Hayatta işime yaramaz düşüncesiyle çalışmıyorum.
Verimli ders çalışma yöntemlerini bilmiyorum gibi birçok neden tespit edilmiş. Bu sonuçlar dahilinde yapılması gereken çok basit aslında. Onlarda onu yapmışlar. Rehberlik, yönlendirme,amaçlardan haberdar etme, ilgi ve yardımcı olma... Gönüllü olan öğretmenler, sınıf tekrarı yapan öğrencileri seçmişler onlara özel bireysel ve grup çalışmaları yaparak başarısızlık yüzdesini gözle görülür bir seviyeye ulaştırmayı başarmışlar. Düşününce sadece isteklilikle birçok şey başarılabilirken neden hala iyi örnekleri örnek alıp harekete geçmeyiz? Bunu yapmak için istekli olan çok sayıda öğretmen vardır inanıyorum.Bir kıvılcım gerekli olan. Sanırım biraz taşın altına elimizi koymalıyız. Birileri bir şeyler başarırken sizler neden o başaranların arasında olmayasınız ki?
Okuldan ayrılacaktım
Tolga Sert (12’nci sınıf öğrencisi) 11’inci sınıfı tekrar ettim. İkinci
yılımda ilk dönem 3 zayıfım vardı. Proje ile çalışmaya başladım ve ikinci dönem
bir zayıfla geçtim. Öncelikle beni çalıştıran hocam derslere motivasyonumu
sağladı. Dersler bittikten sonra, okulda zayıf olduğum derslere çalıştık.
Okuldan ayrılacaktım, şimdi üniversite sınavlarına hazırlanıyorum.
Hocam bana güvenmişti
Okan Kapan (10’uncu sınıf öğrencisi) Geçen yıl ilk dönem 9 zayıfım vardı.
9’uncu sınıfı tekrar ettim. İkinci dönem 3 zayıfım kaldı. Bir amacım oldu,
hocamın yüzünü kara çıkarmak istemedim. Beni seçmiş, bana güvenmişti. Dersi başka bir ortama taşıdık, zevkli bir
hale getirdik.
10.04.2013
Senin hangi yönün daha güçlü???
Çoklu zeka, Howard Gardner’in zekayı yeniden tanımlaması
olarak çıkmış bir kavramdır. Beynimizin çok sayıda farklı çalışma merkezi ve
işlevi bulunmakta ve bu işlevler her bireyde farklılık göstermektedir.
Birbirinden bağımsız ve ayrı olarak çalışan bu merkezler aynı zamanda bireyin
öğrenme kimliğini ve bilişsel niteliğini de ortaya koymaktadır. Gardner
çalışmaları sırasında insanın sözel, dilsel, içsel, kişiler arası, görsel,
işitsel, bedensel gibi bilinen türlerde zeka türleri ortaya atmamış, bunun
dışında duyundevinişsel, kinestetik, tatsal gibi diğer duyulara yönelik olarak
da zeka alanları belirlemiştir.
Öğrencilerin zeka türlerini belirlemek için;
Diğer öğretmenler ve okul personeliyle görüşülebilir.
Velilere konferanslar düzenlenebilir.
Öğrencilerin güçlü olan zekalarını ortaya çıkarabilmek için;
gazete/dergi
otobiyografi
sanat faaliyetleri
tartışma grupları
projeler
birebir görüşmelerden uygun olanları kullanabilirsiniz.
Bir dersi planlarken kendinize sorulacak sorular:
Dilsel: Konuşma ve yazma etkinliğinin dersimin hangi
evresinde ve nasıl kullanabilirim?
Mantıksal –Matematik: Sayılar, hesaplar, mantıksal
sınıflamalar ve kritik düşünmeyi içeren etkinlikler konabilir mi?
Görsel Uzamsal: Görsel destekleyiciler, renkler, sanatsal ve
mecazi düşünme biçimleri, görsel materyal dersle nasıl bütünleştirilebilir?
Müziksel-Ritmik: Müzik, doğa sesleri, ritm ve melodileri
derste kullanabilir miyim? İlişkilendirebilir miyim?
Bedensel-Kinestetik: Öğrencilerin bedenlerini kullanmalarına
olanak sağlayan etkinlikler oluşturabilir miyim?
Sosyal-Kişiler arası: Öğrencileri arkadaşlarıyla paylaşmaya,
grup çalışmasına ve grup halinde ortak sunular yapmaya nasıl yönlendirebilirim?
İçsel-Bireysel: Kişisel duyguları ve anıları canlandırarak, öğrencilere
seçenekler sunabilmek için ne yapabilirim?
Doğacı: Konuları doğa ve doğa olayları ile günlük yaşamdaki
çevreyle hangi ölçüde bütünleştirebilirim?
Değerlendirme araçları:
Çoktan seçmeli standart testler
Anketler
Kısa cevap sorular
Gözlem formları
Açık uçlu sorular
Derecelendirme ölçekleri
Karşılaştırma soruları
Çalışma kağıtları
Etkinlik kağıtları
Süreç gelişim dosyaları
Gelin şimdi her yerde bulabileceğiniz çoklu zeka testini
yapalım baskın olan yönümüzü bulalım. Unutmayın bu bir zeka testi değildir.
DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN ZEKA
DAVRANIŞLARI
|
RAKAMLAR
|
||||
SÖZEL/DİLSEL ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Resimlerden çok yazılar
dikkatimi çeker.
|
|||||
İsimler, yerler, tarihler
konusunda belleğim iyidir.
|
|||||
Kitap okumayı severim.
|
|||||
Kelimeleri doğru şekilde
telaffuz ederim.
|
|||||
Bilmecelerden, kelime
oyunlarından hoşlanırım.
|
|||||
Dinleyerek daha iyi
öğrenirim.
|
|||||
Yaşıma göre kelime hazinem
iyidir.
|
|||||
Yazı yazmaktan hoşlanırım.
|
|||||
Öğrendiğim yeni kelimeleri
kullanmayı severim.
|
|||||
Sözel tartışmalarda
başarılıyımdır.
|
|||||
MANTIKSAL
/ MATEMATİKSEL ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Makinelerin nasıl
çalıştığına dair sorular sorarım.
|
|||||
Aritmetik problemleri
kafadan hesaplarım.
|
|||||
Matematik ve fen
derslerinden hoşlanırım.
|
|||||
Satranç ve benzeri
strateji oyunları severim.
|
|||||
Mantık bulmacalarını,
beyin jimnastiğini severim.
|
|||||
Bilgisayarda
oyunlardan çok hoşlanırım.
|
|||||
Deneylerden, yeni
denemeler yapmaktan hoşlanırım.
|
|||||
Arkadaşlarıma oranla daha
soyut düşünebilirim.
|
|||||
Matematik oyunlarından
hoşlanırım.
|
|||||
Sebep - sonuç ilişkilerini
kurmaktan zevk alırım.
|
|||||
GÖRSEL VE UZAMSAL ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Renklere karşı çok
duyarlıdırım.
|
|||||
Harita, tablo türü
materyalleri daha kolay algılarım.
|
|||||
Arkadaşlarıma oranla daha
fazla hayal kurarım.
|
|||||
Resim yapmayı ve boyamayı
çok severim.
|
|||||
Yap-boz, lego gibi
oyunlardan hoşlanırım.
|
|||||
Daha önce gittiğim yerleri
kolayca hatırlarım.
|
|||||
Bulmaca çözmekten
hoşlanırım.
|
|||||
Rüyalarımı çok net ve ayrıntılarıyla
hatırlarım.
|
|||||
Resimli kitapları daha çok
severim.
|
|||||
Kitaplarıma, defterlerime,
diğer materyalleri çizerim.
|
|||||
MÜZİKSEL
/ RİTMİK ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Şarkıların melodilerini
rahatlıkla hatırlarım.
|
|||||
Güzel şarkı söylerim.
|
|||||
Müzik aleti çalar ya da
çalmayı çok isterim.
|
|||||
Müzik dersini çok severim.
|
|||||
Ritmik konuşur ya da
hareket ederim.
|
|||||
Farkında olmadan
mırıldanırım.
|
|||||
Çalışırken elimle ya da
ayağımla ritim tutarım.
|
|||||
Çevredeki sesler çok
dikkatimi çeker.
|
|||||
Çalışırken müzik dinlemek
çok hoşuma gider.
|
|||||
Öğrendiğim şarkıları
paylaşmayı severim.
|
DOĞA ZEKASI
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Hayvanlara karşı çok
meraklıdırım.
|
|||||
Doğaya karşı duyarsız
olanlara kızarım.
|
|||||
Evde hayvan besler ya da
beslemeyi çok severim.
|
|||||
Bahçede toprakla,
bitkilerle oynamayı çok severim.
|
|||||
Bitki beslemeyi severim.
|
|||||
Çevre kirliliğine karşı
çok duyarlıdırım.
|
|||||
Bitki ya da hayvanlarla
ilgili belgesellere ilgi duyarım.
|
|||||
Mevsimlerle ve iklim
olaylarıyla çok ilgilidirim.
|
|||||
Değişik meyve ve sebzelere
karşı ilgilidirim.
|
|||||
Doğa olaylarıyla çok
ilgilidirim.
|
|||||
KİŞİLERARASI
ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Arkadaşlarımla oyun
oynamaktan hoşlanırım.
|
|||||
Çevremde bir lider olarak
görülürüm.
|
|||||
Problemi olan
arkadaşlarıma öğütler veririm.
|
|||||
Arkadaşlarım fikirlerime
değer verir.
|
|||||
Organizasyonların
vazgeçilmez elamanıyımdır.
|
|||||
Arkadaşlarıma bir şeyler
anlatmaktan çok hoşlanırım.
|
|||||
Arkadaşlarımı sık sık
ararım.
|
|||||
Arkadaşlarımın sorunlarına
yardımcı olmaktan hoşlanırım.
|
|||||
Çevremdekiler benimle
arkadaşlık kurmak ister.
|
|||||
İnsanlara selam verir,
hatır sorarım.
|
|||||
BEDENSEL / KİNESTETİK ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Koşmayı, atlamayı ve güreşmeyi
çok severim.
|
|||||
Oturduğum yerde duramam,
kımıldanırım.
|
|||||
Düşüncelerimi
mimik-davranışlarla rahat ifade ederim.
|
|||||
Bir şeyi okumak yerine
yaparak öğrenmeyi severim.
|
|||||
Merak ettiğim şeyleri
elime alarak incelemek isterim.
|
|||||
Boş vakitlerimi dışarıda
geçirmek isterim.
|
|||||
Arkadaşlarımla fiziksel
oyunlar oynamayı severim.
|
|||||
El becerilerim
gelişmiştir.
|
|||||
Sorunlarımı anlatırken
vücut hareketlerini kullanırım.
|
|||||
İnsanlara ve eşyalara
dokunmaktan hoşlanırım.
|
|||||
İÇSEL
ZEKA
|
0
|
1
|
2
|
3
|
4
|
Bağımsız olmayı severim.
|
|||||
Güçlü ve zayıf yanlarımı
bilirim.
|
|||||
Yalnız çalışmayı daha çok
severim.
|
|||||
Yalnız oynamayı severim.
|
|||||
Yaptığım işleri
arkadaşlarımla paylaşmayı severim.
|
|||||
Yaptığım işlerin
bilincindeyimdir.
|
|||||
Pek kimseye akıl danışmam.
|
|||||
Kendime saygım yüksektir.
|
|||||
Yoğun olarak uğraştığı bir
ilgi alanı, hobim vardır.
|
|||||
Yardım istemeden kendi başıma ürünleri ortaya koyarım.
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)